Azerbaycan bugün dünyada tek petrolü ve doğal gazı ile değil, aynı zamanda zengin ulusal-manevi serveti ile de tanınır.Bu manevi servet onun bilim ve kültürüdür. Bu yıl, uzun yıllar çalışmakta olduğum Nizami Ganjavi’nin adını taşıyan Edebiyat Enstitüsü’nün 85 yılı tamamlanmıştır. Edebiyat Enstitüsü, bilimsel ve sanatsal edebiyat tapınağı olarak da adlandırılır.
Enstitüsüne girişinde foyeni ve duvarları zengin edebi irsimizin hayattan köçmüş,ama bizim için hala diri olan araşdırıcıların fotoğrafları ve heykelleri bezeyir. Bu bilginlerin mirası bizim için bir edebi hafızadır. Veli Xuluflu, Bekir Çobanzade, Ali Nazım, Salman Mümtaz, Haydar Hüseynov, Hamit Araslı, Mirzeağa Quluzade, Kemal Talıbzade, Memmedağa Şireliyev, Mir Celal, Cafer Xendan, Mehmet Cafer, Feyzulla Kasımzade, Mirze İbrahimov, Aziz Mirehmedov, Yaşar Karayev, Kasım Kasımzade ,Mirali Seyidov , Bakır Nabiyev kibi aydınlar Azerbaycan edebiyatının, Azerbaycan edebi dilinin kendi varlığını koruyup barındırmasında, Sovyet ideolojisinin fırtınalarından zedesiz, yok olmadan çıkabilmesi için büyük fedakarlıklar göstermiş kişiliklerdir
Son ikiyüzillikde parçalanma,köçürülme, baskı, toprakların alınması, milletin adının, dilinin, alfabenin değiştirilmesi, tahrif edilmesi süreci baş alıp gedib.Bunları çözeleyib, gerçeği ortaya çıkarmak, her şeyi olduğu gibi ortaya koymak asil bilimle ve onun bir kolu olan edebiyatla mümkün olmuştur ve olacaktır.
Ülkenin varolması, halkın varlığı tek süngülerle, top ve silahla değil, edebiyat ve sanat aracılığı ile de korunur, saklanır.
Bizi keçmişimizden kopmaya koymayan, dünümüzle milli-manevi bağların kırılmasına imkan vermeyen ocaklardan biri de Nizami adına Edebiyat Enstitüsü oldu.
Klassiklerimizin elyazmalarının aranıp ortaya çıkarılması, incelenmesi, yayınlanması, edebiyatımızın dövrleşdirilmesi,;
Bin yıllardan çok sanatsal sözümüzün yarattığı çeşitli teorik-felsefi düşünce akımları, klassiklerimizin elyazmalarının aranıp ortaya çıkarılması, incelenmesi, yayınlanması, edebiyatımızın devrleşdirilmesi, edebiyatımızın başka halkların edebiyatları ile ilişkileri – bunların hepsi, Nizami’nin adını taşıyan Edebiyat Enstitüsünün tutarlı bilimsel faaliyetinin behresidir, sonucudur.
1933 yılının 22 martında temeli konulan Edebiyat Enstitüsü mayası Halk Cumhuriyeti döneminin ab havası ile yoğrulmuşdu.Bu özül Sovyet döneminde de saflığını, ilkinliyini korumak için çok mücadele etti.Edebiyyat Enstitüsü 30 -cu yıllarda çok kayıplar verdi.İnstituta rehberlik edenlerin 7 den 5 i baskı kurbanı oldu. Az sonra ise edebiyyatşünaslıq biliminin altyapısını oluşturan Bekir Çobanzade, Veli Xuluflu, Heydar Huseynov gibi uzman alimler baskıya maruz kaldı. Ama bu kutsal iş başarısız olmadı.
Halkımızın sosyal fikir tarihinde Edebiyat Enstitüsü’nün büyük hizmetleri oldu.
İlk Edebiyat tarihi kitabını yazan Firudin bey Köçerliden, ilk eleştirmen Ali Nazimden ilk korkutşünas alim Emin Abidden bugüne kadar edebiyyatşünaslığımız yükselen hatla zengin bir yol aldı.
Büyük eğitimci-pedagog, edebiyat bilim adamımız Firudin bey Köçerli asırlık Azerbaycan edebi mirasını toplayıp sıra araştırma yaparak “Azerbaycan Edebiyatı” ikicildliyini yazmıştı. Bu eseri yazmakla Köçerli Azerbaycan edebiyatı biliminin temelini koymuş, böylece gelecek araştırmacılar için geniş bir yol açmıştı. Köçerlinin açtığı cığırla ilerleyen edebiyyatşünaslıqilmi onun ölümünden on iki yıl sonra İnstituta dönüştü.
“Şimdi bu halka ele bir ders vermek gerekir ki, onlarca yıl boyunca herhangi bir direniş hakkında düşünmeye bile cesaret edemesinler”. Bu fikir 107 yıl önce Vladimir Lenin tarafından söylenmişti.
Sovyet döneminde, bu fikri uygulamaya yönelik tüm kitle iletişim araçları ve edebiyatlar hedeflendi. Yeni oluşmuş sosyo-politik biçim, “eski dünya” nın redd edip,yeni bir dünya kurdu. Literatürün karşılaştığı önemli görevler, yargının kalem sahiplerinin yeni bir daire söylemelerini talep etmeleriydi. Sosyalizm yöntemine dayanan parti literatürü, geçmişi terk etmek ve geleceğe geçmek zorunda kaldı. 20. yüzyıl edebiyatının yeni yönünü tanımlayan ideoloji (Sovyet edebiyatı) tamamen farklıydı. Bolşeviklerin edebi politikalarının gölgesi altında oluşan edebiyat onu bu hedefe ulaştırmada aciz idi. Bu dönemde bizi kök-soyumuzdan kopmaya koymayan tapınakdan oldu bizlere Nizami adına Edebiyat Enstitüsü .
Bu da gerçektir ki,toplum idealden boy verip bilinclere aşılanan literatürde kendi gerçek hayatını arayıp buluyor.
Azerbaycan yazarları Edebiyat Enstitüsü’nün bilim adamları ile beraber bu kavramı esas tutup halk için yazıp yarattılar.
Yeni gelen edebi nesli onlara iletilen bu görevi onurla sürdürdü. Edebiyat Enstitüsü, edebi-sanatsal düşüncemizin bir parçası haline gelmiş, asırlık tarihi geçmişi olan edebiyatımız milli-tarihi zenginlik gibi bu bilim ocağının sayesinde kademeli şekilde tetkik olundu, bu kutsal mabette yeni edebiyat bilimciler nesli yetişti.
Son yıllar Edebiyat Enstitüsü’nün yayımladığı, büyük demokrat yazar Celil Memmedquluzadenin editörlüğünde çıkmış “Molla Nasreddin” dergisinin sekiz cilt halinde ve Ali Bey’in “Füyuzat” dergisinin bir cilt transliterasiya yayını ülke çapında bilimsel edebi olaya dönüştü.
Azerbaycançılıq düşüncesinin oluşumu ve gelişiminde Nizami adına Edebiyat Enstitüsünün de büyük katkıları var. Tüm bu çalışmalar akademik, milletvekili İsa Hebibbeylinin yönetimi altında yapılır. Mirzeağa Quluzade, Mehmet Cafer, Aziz Mirehmedov, Yaşar Karayev, Bekir Nebiyev … Edebiyat Enstitüsü yöneticileri hem alim, hem insan gibi en yüksek saygıya layık adamlar olmuşlardır. Bugün onların yolunu akademik İsa Hebibbeyli onurlu, yüksek profesyonelce, tükenmez enerji ile devam eder.
24 Kas 2018
http://kocaeliokuyor.com/surmanset/edebiyat-tapinaginin-85-yil-donumu/?fbclid=IwAR3NzJJJF_qawe_bfARG7k3cr4cL3aW4fENzLcdLaBkg2Ou6bnpsHo6xa6M